Birleşik Arap Emirlikleri Tarihi
Bağımsızlık sürecinde ilk adım olarak Ebûzabî ve Dübey emirlikleri, savunma, dış işleri, iç güvenlik, eğitim ve sağlık gibi temel konularda ortak bir birlik kurma niyetlerini açıklamışlardır.

BAE: Coğrafi Konum, İlk Dönemleri ve Kuruluş Süreci
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), stratejik bir coğrafi konuma sahip olup, doğuda Uman Sultanlığı ve Uman Körfezi, güney ve güneybatıda Suudi Arabistan Krallığı, kuzeybatıda Katar Devleti ve kuzeyde Basra Körfezi ile sınır komşusudur. Yaklaşık 77.700 km²'lik bir yüzölçüme yayılan ülkenin idari başkenti Ebûzabî'dir. 1989 yılına ait tahminlere göre nüfusu 1.827.000 olan BAE, Katar Yarımadası'ndan başlayarak Müsendem Yarımadası'na kadar uzanan bir toprak şeridini kapsamaktadır. Topografik yapısı genel olarak deniz seviyesinden ortalama 150 metre yükseklikteki çöl düzlüklerinden oluşmakla birlikte, Uman Sultanlığı'na ait El-Hacerü'l-Garbî dağ silsilesinin Müsendem Yarımadası'na sokulan kuzey uzantıları, ülkenin kuzeydoğu kesiminde çöl arazisini engebeli bir hale getirerek bazı yükseltilere neden olmaktadır.
İklim ve Hidrografik Özellikler
BAE'nin iklimi: sıcak ve yüksek oranda nemlidir. Özellikle yaz aylarında sıcaklıkların 54°C'nin üzerine çıkması ve nemin yaşam koşullarını olumsuz etkilemesi belirgin bir özelliktir. Kış mevsiminde ve yazın başlangıcında kuzey yönünden esen rüzgarlar, sıklıkla kum fırtınalarına yol açmaktadır. Doğal bitki örtüsü sınırlı olup, genellikle kıyı şeritlerinde ve vahalarda seyrek yeşillikler ve bodur çalılıklar gözlemlenmektedir. Ülkenin toprak yapısı genel olarak tarıma uygun değildir. Ancak, son yıllarda deniz suyunun arıtılmasıyla elde edilen su kaynaklarının kullanılmasıyla sulanan bölgelerde tarım faaliyetleri yürütülmekte ve yeşil alanların geliştirilmesine yönelik çabalar sarf edilmektedir. BAE'de kalıcı akarsu kaynaklarının bulunmaması, hem içme suyu ihtiyacının karşılanması hem de tarımsal sulama için önemli yatırımların yapılmasını gerektirmiştir.
Kuruluş Süreci ve İlk Dönemler
Birleşik Arap Emirlikleri, 2 Aralık 1971 tarihinde Ebûzabî, Dübey, Şârika, Acmân, Ümmülkayveyn, Re'sülhayme ve Füceyre emirliklerinin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Bu birliğin temelleri, XVI. yüzyılın başlarından itibaren Basra Körfezi'nde beliren Portekiz tehdidi karşısında Osmanlı Devleti'nin bölgeye olan ilgisiyle atılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun Basra ve Lahsâ'yı ele geçirmesiyle Körfez'in güney kıyıları da Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Ancak, Osmanlı Devleti'nin zaman zaman bölgeye olan ilgisinin azalması, başta İngiltere olmak üzere diğer Avrupa devletlerinin Arap kabileleriyle temas kurmasına ve çeşitli ticaret ve saldırmazlık antlaşmaları imzalamasına zemin hazırlamıştır.
İngilizlerin bölgeye nüfuz etmesi, XIX. yüzyılın başlarında İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin Basra Körfezi'ndeki faaliyetleriyle başlamıştır. Sahil bölgelerinden İngiliz gemilerine yönelik saldırılar üzerine İngiliz kuvvetleri, 1819 yılında Re'sülhayme limanlarına askeri müdahalede bulunmuştur. 1820 yılında İngilizler ile sahil şeyhleri arasında gemilere yönelik saldırıların önlenmesine dair bir antlaşma imzalanmış ve bu tarihten itibaren İngiliz varlığı Körfez'in kuzeyine doğru genişlemiştir. 1853 yılında ise emirlikler ile İngiltere arasında korsanlık faaliyetlerine son verilmesi amacıyla karşılıklı bir barış antlaşması imzalanmıştır. Batı kaynaklarında "Uman Sahili" olarak adlandırılan bu bölge, aynı zamanda "Ateşkes Sahili" (Trucial Coast) olarak da anılmıştır. İngilizler, Sahil Emirlikleri veya Uman Sahili Emirlikleri olarak bilinen şeyhliklere "Antlaşmalı Emirlikler" (Trucial States, el-İmârâtü'l-mütesâliha) adını vermişlerdir.
XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti ve İran, İngiltere'nin bölgedeki nüfuzunu engellemeye yönelik bir dış politika izlemeye çalışmış olsalar da bu çabalar kayda değer bir etki yaratmamıştır. 1871 yılında Osmanlı kuvvetleri Necid bölgesini ele geçirmiş ve Katar'a kadar olan toprakları hakimiyetleri altına almışlardır. Ayrıca İngiltere'nin sahil şeyhlikleriyle yaptığı antlaşmaları tanımamışlardır. Bu durum, 1914 yılında imzalanan Osmanlı-İngiliz antlaşmasına kadar devam etmiştir. Diğer taraftan, XIX. yüzyılın sonlarına doğru Fransa, Rusya ve Almanya gibi Avrupa güçlerinin İngiltere ile bölgedeki menfaat çatışmaları artmışsa da, İngiltere bu ülkelerle yaptığı ikili antlaşmalar aracılığıyla bölgedeki nüfuzunu sürdürmeyi başarmıştır. 1892 yılında İngilizlerin sahil şeyhleriyle imzaladığı yeni bir antlaşma ile İngiltere'nin emirlikler üzerindeki kontrolü daha da pekişmiş; iç işlerinde özerk olan emirlikler, dış politika ve savunma konularında İngiliz yönetimine bağlı kalmışlardır. İngiltere için Hint Yarımadası'nın güvenliği açısından Uman sahilleri ve Körfez girişinin kontrol altında tutulması stratejik bir öneme sahipti. İngiltere, 1947 yılında Hindistan'dan çekildikten sonra da bölgedeki petrol kaynaklarının ve uluslararası ulaşım yollarının önemi nedeniyle emirliklerdeki varlığını sürdürmüştür. Bölgedeki İngiliz menfaatlerini korumak ve özellikle petrol arama faaliyetlerinin güvenliğini sağlamak amacıyla 1950 yılında kendi komutası altında "Uman sahili askerleri" (Trucial Oman Scouts) adıyla askeri bir güç oluşturmuştur. Ayrıca, emirliklerin kendi aralarındaki ve İngiltere ile olan ilişkilerini düzenlemek üzere 1952 yılında Antlaşmalı Emirlikler Konseyi'ni (Trucial States Council, Meclisü'l-İmârâti'l-mütesâliha) kurmuştur.
Bağımsızlığa Giden Süreç ve Federasyonun Temelleri
Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği'nin süper güçler olarak ortaya çıkışı ve bu güçlerin Körfez bölgesindeki stratejik çıkarları, Arap milliyetçiliği hareketlerinin bölgede giderek güçlenmesi, İran, Irak ve Suudi Arabistan gibi önemli bölgesel aktörlerin İngiliz nüfuzuna karşı çıkmaları ve İngiliz kamuoyunda sömürgelerin tasfiyesi yönündeki artan destek gibi faktörler, İngiltere'nin bölgedeki varlığının zamanla zayıflamasına ve emirliklerin bağımsızlıklarını kazanmalarına zemin hazırlamıştır. Çöllerle kaplı olan bölgede doğal sınırların belirgin olmaması, devletler arası sınırların tespitinde zorluklar yaratmış ve Uman, Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki sınır anlaşmazlıkları ancak 1961 yılında çözüme kavuşturulabilmiştir. Bağımsızlık sürecinde ilk adım olarak Ebûzabî ve Dübey emirlikleri, savunma, dış işleri, iç güvenlik, eğitim ve sağlık gibi temel konularda ortak bir birlik kurma niyetlerini açıklamışlardır. Bahreyn ve Katar'ın da katılımıyla gerçekleştirilen bir konferansta, bu devletlerin de dahil olacağı dokuz üyeli bir federasyon oluşturulması fikri benimsenmiştir. Önerilen yapıya göre, kurulacak yüksek meclis dokuz üyeden oluşacak ve en geniş yetkilere sahip olacak, ancak yürütme yetkisi federal konseyde kalacaktı. Bu doğrultuda 30 Mart 1968 tarihinde bir anlaşma imzalanmış ve Arap Emirlikleri Birliği'nin (İttihâdü'l-imârâti'l-Arabiyye) kurulması yönünde bir karar alınmıştır.
Birleşik Arap Emirlikleri'nin Kuruluş Sürecindeki İç ve Dış Dinamikler ile İlk Yönetim Yapısı
Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) kuruluşuna giden süreçte, yeni federasyonun iç ve dış meselelerini ele almak üzere çeşitli komisyonlar oluşturulmuştur. Ancak, kabileler arasındaki toprak anlaşmazlıkları ve sınır problemleri, henüz yeni kurulan birliğin karşılaştığı temel sorunlar olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca, federal birliğin başkentinin belirlenmesi, yüksek meclis ile federal konseyin yetki alanlarının tanımlanması, başkanlık makamı ve yetki süreleri gibi konular da çözüme kavuşturulması gereken önemli meseleler arasında yer almıştır. Bu bağlamda, Bahreyn ve Katar'ın, Ebûzabî ve Dübey'e ortak oy hakkı tanınması yönündeki ısrarları ve kendileri dışındaki beş federal üyenin de ayrı ayrı oy hakkına sahip olması gerektiği yönündeki görüşleri, karar alma süreçlerinde uzlaşmazlıklara yol açmıştır. Konseyin alacağı tüm kararlarda oy birliği şartının aranması ve çoğunluk ilkesinin kabul edilmemesi yönündeki ısrarlar, federal birlik fikrinin zamanla zayıflamasına ve nihayetinde bu ilk teşebbüsün başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmuştur.
Öte yandan, üye şeyhliklerin her birinin kendi bölgesel varlığını sürdürebilme kaygısı da önemli bir faktör olarak öne çıkmıştır. Bahreyn üzerinde sürekli hakimiyet iddiasında bulunan İran'ın tutumu, Büreymî bölgesinde Uman, Suudi Arabistan ve Ebûzabî arasında ortaya çıkan toprak anlaşmazlığı ve son olarak Suudi Arabistan'ın Ebûzabî'nin bazı arazileri üzerindeki hak iddiaları, birliğin tesisini zorlaştıran dışsal etkenler olarak belirginleşmiştir. Tüm bu karmaşık dinamiklerin etkisi altında kalan emirlikler, Mayıs 1970 tarihinde, dokuz şeyhliğin katılımıyla kurulması öngörülen federasyona doğru bir adım atma amacıyla İran ile Bahreyn arasındaki anlaşmazlığı diplomatik yollarla çözüme ulaştırmışlardır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı genel sekreteri tarafından bölgeye özel bir temsilci gönderilmiş (Mart 1970) ve yapılan değerlendirmeler sonucunda Bahreyn'in bağımsız bir Arap devleti olma yönündeki iradesi teyit edilmiştir. İran da bu karara riayet etmek zorunda kalmıştır (11 Mayıs 1970).
Mart 1971'de İngilizlerin Körfez bölgesinden tamamen çekilmesi üzerine, 15 Ağustos 1971'de Bahreyn ve 1 Eylül 1971'de Katar bağımsızlıklarını ilan ederek, bölgedeki diğer emirlikler ile herhangi bir siyasi bağlarının kalmadığını açıkça ortaya koymuşlardır. Bu gelişmelerin ardından, daha önce Antlaşmalı Emirlikler olarak bilinen altı şeyhlik bir araya gelerek Birleşik Arap Emirlikleri (el-İmârâtü'l-Arabiyyetü'l-müttahide) devletinin kuruluşunu 2 Aralık 1971 tarihinde Dübey'de ilan etmişlerdir. Başlangıçta Re'sülhayme şeyhi Şeyh Sakr b. Muhammed el-Kāsımî federasyona katılmayı kabul etmemişse de, 1972 yılı Şubat ortalarında birliğe dahil olmuş ve böylece Birleşik Arap Emirlikleri yedi emirlik arasında nihai şeklini almıştır. Yeni kurulan devletin başkanlığına Ebûzabî şeyhi Şeyh Zâid b. Sultân en-Nehayân ve başkan yardımcılığına Dübey şeyhi Şeyh Râşid b. Saîd el-Mektûm getirilmiş; başkentin geçici bir süre için Ebûzabî olması kararlaştırılmış ve bu durum günümüze kadar devamlılığını sürdürmüştür.
Ülke düzeyindeki kararlar, Yüksek Federal Konsey'de (el-Meclisü'l-a‘lâ li'l-ittihâd) oy birliğiyle alınmakta ve devlet yönetimi tamamen bu konseyin aldığı kararlar doğrultusunda yürütülmektedir. Ancak, Ebûzabî ve Dübey emirliklerinin veto hakkı bulunmaktadır. Ülke yönetiminde en yüksek yetkiye sahip olan bu konsey, birliğin devlet başkanını ve yardımcısını seçmektedir. Konsey tarafından seçilen başkan, başbakan, başbakan yardımcısı ve bakanları atama yetkisine sahiptir. Atamayla oluşturulan kabinenin temel görevi, Yüksek Federal Konsey'in ve devlet başkanının emirlerini icra etmektir. Beş yıl süreli ve 152 maddeden oluşan geçici anayasanın 68-93. maddeleri, danışma meclisi işlevi görecek bir Federal Millî Konsey'in (el-Meclisü'l-vataniyyü'l-ittihâdî) seçimini öngörmekte ve bu konseyin çalışma prensiplerini belirlemektedir. Federal Millî Konsey otuz dört üyeden oluşmakta ve üyeler iki yıllık bir süre için görev yapmaktadırlar. Üyelikler, emirlikler arasında belirlenen kontenjanlara göre atanmaktadır. Bu kontenjana göre Ebûzabî ve Dübey sekizer, Şârika altı, Acmân, Ümmülkayveyn ve Füceyre dörder temsilci seçebilmektedir. Geçici anayasanın 94-112. maddelerinde ele alındığı üzere, en yüksek yargı yetkisi, bir başkan ve dört üyeden oluşan Birlik Yüksek Mahkemesi'ne (el-Mahkemetü'l-ittihâdiyyetü'l-ulyâ) tevdi edilmiştir. Anayasa hükümlerine göre kadılar bağımsızdır ve Birlik Yüksek Mahkemesi hakimlerinin görev süresi sınırsızdır. Mahkemelerde verilen kararların İslâm hukuku esaslarına aykırı olmaması zorunludur. Bölgenin tarihsel süreçte İran ile yakın ilişkileri bulunması nedeniyle, Birleşik Arap Emirlikleri'nde de diğer Körfez ülkelerinde olduğu gibi belirli bir oranda Şiî mezhebini benimsemiş bir nüfus bulunmaktadır.
Başşehir Ebûzabî'nin yanı sıra Dübey, önemli bir ticaret merkezi olarak stratejik bir konuma sahiptir. Uluslararası hava ve deniz limanları ile gümrüksüz ticaret bölgeleri sayesinde Dübey, günümüzde Körfez'in en gözde ticaret merkezlerinden biri haline gelmiştir. Ülkenin kültür merkezi ise 1977 yılında kurulan üniversitesi, çeşitli araştırma kurumları ve enstitüleriyle Ayn şehridir. En önemli ekonomik gelir kaynağı petrol olmakla birlikte, dış ticaret faaliyetleri de önemli bir döviz girdisi sağlamaktadır. Ülkede значительное sayıda Asya kökenli yabancı iş gücü bulunmakta; ayrıca eğitim kurumları, bakanlıklar, televizyon ve radyo gibi kuruluşlarda başta Mısır olmak üzere çevre Arap ülkelerinden gelen çok sayıda uzman ve görevli çalışmaktadır. Aralık 1985'te yapılan nüfus sayımı, son beş yıl içinde nüfusun %55,7 oranında arttığını göstermiştir. Büyüyen ekonomiye paralel olarak dışarıdan gelen iş gücünün yoğunluğu bu demografik değişimin temel nedeni olmuştur. 1983 yılında Planlama Bakanlığı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, yabancılar çalışan nüfusun üçte ikisini oluşturmakta ve sayıları 558.960'a ulaşmaktaydı. 1980 yılı verilerine göre, yabancı çalışanların %25'i Hindistan, %20'si Pakistan, %20'si Bangladeş ve %18'i İran uyrukluydu. Ülkede sosyal ve ekonomik koşulların hızlı bir şekilde gelişmesi sonucunda büyük bir yabancı işçi sınıfı ortaya çıkmış ve bu durum toplumdaki geleneksel sosyal dengeleri ve yapıları etkilemiştir.
Körfez ülkeleri arasında ekonomik işbirliğini teşvik etmek amacıyla Körfez Ülkeleri Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (Meclisü't-teâvün li-düveli'l-Halîc) kurulmuş ve zamanla bu teşkilat, bölgenin ortak savunma stratejilerini oluşturabilecek bir kapasiteye ulaşmıştır. Ancak, 1990 yılında Kuveyt'in işgaliyle başlayan Körfez Savaşı, bu birliğin kriz yönetimi konusundaki etkinliğini sorgulatmıştır. 1981 yılına kadar BAE'deki kalkınma çabalarının temel finans kaynağı yıllık bütçe olmuş ve uzun vadeli ekonomik planlamalara ihtiyaç duyulmamıştır. İlk beş yıllık kalkınma planı 1981 yılında uygulamaya konulmuş ancak 1985 yılına kadar devam etmesi öngörülen bu plan, dönem içindeki petrol gelirlerindeki düşüş nedeniyle büyük ölçüde hedeflerine ulaşamamıştır. Planda tarımsal üretimin artırılmasına özel önem verilmektedir. Yüksek petrol gelirleri sayesinde BAE, sadece kendi ulusal kalkınmasına değil, aynı zamanda bölgedeki diğer Arap ülkelerinin ekonomik gelişimine de önemli katkılar sağlamaktadır. Ebûzabî Fonu ve Arap Ekonomik Kalkınma Fonu gibi kuruluşlar aracılığıyla komşu ülkelerdeki sınai ve zirai projeler desteklenmektedir. Bağışlar şeklinde gerçekleşen bu ekonomik yardımlar, 1974-1978 yılları arasında toplam 1 milyar 100 milyon dolar, 1979 yılında ise yaklaşık 1,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Ayrıca BAE, Körfez ülkeleri arasındaki ekonomik yardımlaşmada Bahreyn ve Uman gibi diğer komşularına en fazla mali destek sağlayan devletler arasında yer almaktadır.
Petrolün keşfinden önce bölgedeki yedi emirliğin ekonomik temelleri genellikle balıkçılık, inci avcılığı, ticaret ve sınırlı ölçekte tarım faaliyetlerine dayanmaktaydı. İlk petrol yatakları 1958 yılında Ebûzabî'de bulunmuş ancak petrolün ülke ekonomisine значительное katkısı, 1962 yılında ihracatın başlamasıyla gerçekleşmiştir. 1971 yılında Birleşik Arap Emirlikleri'nin kuruluşuyla birlikte bölgedeki petrol gelirleri merkezi bir yapıda birleştirilmiş ve bu durum büyük bir ekonomik kalkınma hamlesini tetiklemiştir. Ocak 1987 itibarıyla ülkede ilan edilen petrol rezervleri 32 milyar 900 milyon varil olarak belirlenmiştir. Doğal gaz da ülke için ayrı bir önemli gelir kaynağı teşkil etmektedir. 1971-1980 yılları arasında BAE'nin petrol gelirleri yirmi beş kat artmıştır. Özellikle Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği'nin (OPEC) petrol fiyatlarını önemli ölçüde artırdığı 1973-1974 döneminde ülke gelirleri исторически yüksek seviyelere ulaşmıştır. 1985 yılı Dünya Bankası verilerine göre ülkede kişi başına düşen gayri safi milli gelir 19.270 dolara ulaşmış ve bu rakam o dönemde dünya genelinde kaydedilen en yüksek değer olmuştur. Ancak sonraki yıllarda petrol üretimindeki artış ve buna bağlı olarak petrol fiyatlarındaki düşüş ülke gelirlerinde azalmaya yol açmıştır. Temmuz 1986'da günlük petrol üretimi 1,7 milyon varile ulaşmakla birlikte, varil başına fiyatların 10 dolar civarına düşmesi, daha önceden büyük mali yükümlülükler altına girmiş olan BAE ekonomisini zor bir duruma sokmuştur. Federal bütçeye Ebûzabî'nin katkısı 1970 yılında %90 iken 1982 yılında %82,2'ye gerilemiş, Dübey'in katkısı ise aynı yıl %15,8 olarak kaydedilmiştir. Ebûzabî ve Dübey emirlikleri, petrol gelirlerinin %50'sini federal bütçeye aktarmayı taahhüt etmişlerdir. Son yıllarda petrol gelirlerindeki düşüş, federal devletin bütçesini olumsuz etkilemiş ve kalkınma planlarında öngörülen birçok yatırım ve hizmet projesi aksamıştır.
Elde edilen ham petrolü işlemek üzere ülkedeki ilk rafineri Ümmünnâr'da 1976 yılında kurulmuştur. Başlangıçta günlük 15.000 varil ham petrol işleme kapasitesine sahip olan bu rafineri, 1984 yılında tamamlanan genişletme çalışmaları sonucunda 60.000 varil kapasiteye ulaşmıştır. Ülkenin günlük 300.000 varil kapasiteli ikinci büyük rafinerisi ise Ruveys'te Haziran 1981 tarihinde işletmeye alınmıştır. Ruveys petrokimya tesislerinde de çeşitli petrol yan ürünlerinin üretimi gerçekleştirilmektedir. 1 Ocak 1987 tarihinde yapılan ölçümlere göre Ebûzabî'nin doğal gaz rezervleri 2.700.000 m³ olarak tespit edilmiş olup, doğal gaz sıvılaştırma tesisleri Das adasında kurulmuştur.
Birleşik Arap Emirlikleri'nde Tarım, Sivil Havacılık ve Emirliklerin Yapısal Özellikleri
Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE) tarımsal faaliyetler temel olarak hurma ve sebze üretimine odaklanmıştır. Geçmişte sebze ihtiyacının büyük bir kısmı ithalat yoluyla karşılanırken, bu sektördeki hızlı gelişmeler sayesinde 1981 yılından itibaren yurt içi üretim, ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye ulaşmıştır. Ayrıca, BAE'de modern ve büyük ölçekli besi çiftlikleri kurulmuş olup, bu tesislerde başta tavuk olmak üzere çeşitli kanatlı hayvanların yetiştiriciliği yapılmaktadır.
Sivil havacılık alanında ise BAE, başlangıçta bölgedeki diğer ülkelerle ortak bir girişim olan Körfez Havayolları'na (Tayarânü'l-Halîc, Gulf Air) ortak olarak katılmıştır. Ancak, 1985 yılında federe emirliklerden Dübey'in öncülüğüyle BAE, kendi ulusal havayolu şirketini kurmuştur. Bu stratejik hamleler sonucunda Dübey, büyük ölçekli uluslararası hava limanları ve gümrüksüz ticaret bölgeleriyle Uzakdoğu'ya yönelik önemli bir transit noktası haline gelmiş ve bu sayede transit ticaret faaliyetleri önemli ölçüde gelişmiştir.
Birleşik Arap Emirlikleri'ni oluşturan yedi emirlik, Birlik Yüksek Meclisi'nde temsil edilmekte olup, bu meclisin üyeleri ve ilgili emirliğin başına geçiş tarihleri aşağıdaki gibidir:
Ebûzabî: Şeyh Zâid b. Sultân en-Nehayân (1966)
Dübey: Şeyh Maktûm b. Râşid el-Maktûm (1990)
Şârika: Şeyh Sultân b. Muhammed el-Kāsımî (1972)
Acmân: Şeyh Humeyd b. Râşid en-Nuaymî (1981)
Re'sülhayme: Şeyh Sakr b. Muhammed el-Kāsımî (1948)
Füceyre: Şeyh Hamed b. Muhammed eş-Şarkī (1974)
Ümmülkayveyn: Şeyh Râşid b. Ahmed el-Muallâ (1981)
Bu liste, BAE'yi oluşturan emirlikleri ve Birlik Yüksek Meclisi'ndeki mevcut temsilcilerini göstermenin yanı sıra, her bir emirin göreve başlama tarihini de kronolojik bir perspektifle sunmaktadır. Bu bilgi, BAE'nin siyasi yapısını ve liderlik dinamiklerini anlamak açısından önem arz etmektedir.